8 Mart 2010 Pazartesi

Mardin Merkez

Mardin merkeze çörbacıda yaptığımız güzel bir kahvaltının ardından vardık. Şeyhmusun minibüsçü arkadaşı sağolsun bizi şehir dışındaki Süryani Manastırına bıraktı. Ardından merkezde gümüşçü gezdik, Şeyhmusun arkadaşları ve akrabalarıyla muhabbet ettik, yemek yedik ve alışveriş yaptık. Arda sağolsun bol bol fotoğraf çektik.

Diyarbakırla kıyaslayınca Mardin daha az gelişmiş ama daha otantik diyebileceğim bir şehir. Ayrıca daha kozmopolit. Şehir ve imkanlar anlamında elbette Diyarbakır, ama gezmek görmek anlamında Mardin daha ilgi çekici bizim gibi şehirli insanlara.

Tamamını henüz gezemedik ama bugün gördüğümüz manastır ve genel şehir sokakları, çarşısı vs. güzel yerlerdi. Çarşamba günü müzesini ve diğer tarihi mekanları gezmeyi planlıyoruz. bir kez daha en iyi şekilde ağırlandık.

Yazılı olarak paylaşmak istemediğim fikirlerimi geldiğimde birebir aktarırım. Ancak bir çok şey anlatılandan farklı. Yaşayan insanlara pek çok konuda hak verdiğimi söyleyebilirim özetle. Tıpkı Amerikada olduğu gibi görmek ve bir süre yaşamak lazım buralarda.

Mardin'e Suriyeden epey kaçak mal geliyor. Türkiyenin yarı fiyatına çaylar, kahveler, elektronik eşyalar, vs. bilimum malzeme geliyor. Sebebi ülkemizin yüksek vergileri çoğu durumda. Halk da haliyle bunları tercih ediyor. Şimdi böyle deyince yerli malları satılmıyor veya az gibi bir durum çıkmasın ortaya. Çoğunluk yine yerli mallarında. Yine ilgimi çeken başka bir konu ise Panda Algida rekabetinin burada Panda yönünde bozulduğu (çok şükür ki) :)

Son bir nokta, insan farklı illeri görünce İzmir'in kıymetini anlıyor. Ama yine de İzmir koyunun olmadığı yerde Abdurrahman Çelebi bana göre :))) muazzam potansiyelini yıllarca CHPli belediyelere ve genel anlamda kötü yönetime heba etmiş bir şehir ne yazık ki... :(


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder