11 Mart 2010 Perşembe

Son Nokta

Gezimiz dün sona erdi. İnternete sürekli erişimim olmadığı için günler karışmış durumda. Örneğin bugün dediğim bir çok yer 1-2 gün sonra yazılabildi bloga. Ama ana hatlarıyla durumu özetledim sanırım. Gezi boyunca sürekli yanımızda taşıdığımız ARDA'ya (fotoğraf makinesinin adı) teşekkürü bir borç biliriz. Gerçekten güzel kareler yakaladı. Onun yakaladığı karelerin çoğu burada yok. Bunlar benim mütevazi cep telefonu kameramla çektiklerim. İlgilenenlere yaklaşık 1000 kareye yakın fotoğraftan özenle 200 kareye indirdiğim arşivden slayt şov yapabilirim.

Geri döndüğümde yapacak çok işim olduğunu gördüm. İşe bölgede uzattığım sakalları kesmekle başladım :) Görmemiş olanlara gittiğim 3 şehri de en azından bir kez görmelerini öneririm. Bölgeyi ve kültürü tanımak anlamında Şeyhmusla gezmemiz ve onlarda kalmamız çok yardımcı oldu. Bir otelde kalsak bu edindiğimiz bilgilerin, yaptığımız gözlemin ancak onda birini elde edebilirdik.

Son bir nokta da, İzmir'e geri dönüşümzde olaya bir yabancı gözüyle bakmaya çalışmamızdı. Yani sanki hayatında ilk kez bu 3 şehri görmüş ve oradan da dördüncüsü olan İzmir'i gören birileri gibi davrandık. Bu açıdan bakınca İzmir gözümüze yemyeşil göründü. :))) Varın oraları siz düşünün artık. Zaten düzenli olarak TEMA'ya bağış yapıyordum, şimdi ilk iş Ege Orman Vakfına bir bağış yapmak olacak. İleride elbette zaman gösterecek ama bir hatıra koruluğu ve belki de ormanı kurmak istiyorum. Projeler çok, yenilenmiş, farklı bir vizyon edinmiş ve eldekilerin değerini daha iyi bilir bir şekilde çalışmaya yeniden başlıyorum.

Takip eden herkese selamlar saygılar.

Kısa Kısa Gezi Notları

Mardin'de Şeyhmus kardeşimin sözü geçiyor, burada krallığını kurmuş :)))

Halk tipik Anadolu insanı misafirperverliğinde ve cömerliğinde

Hayat tahmin ettiğimiz gibi ucuz, çoğu yerde yarı yarıya fiyatlar

Gördüğüm 3 il de beklediğimden daha iyi durumda. Özellikle Diyarbakır ve Urfa hayli gelişmiş, yaşanır yerler. Elbette yaşanır derken denize kıyısı olan illerle, başta İzmir ve İstanbulla kıyaslayamam. Açıkçası bu denize kıyısı olan illeri ben Ankara ile de kıyaslamam o ayrı. :)

Kürtçe 5-6 kelime öğrendik. Bölgede 1 ay kalsak işi çözeriz :) Ortak kelimeler sayesinde konuşmaların bazılarını anlayabiliyoruz.

Türk malları kadar Suriyeden gelen kaçak mallar da satılıyor. Özellikle çay, kahve, kağıt ürünler, sigara, türün vs. Tahminim oran %85-15 Türk malları lehinedir.

Bölgeye yatırım ŞART. Konuyla ilgili görüşlerimi ilgilenenlere yüzyüze aktarırım.

Urfa Fotolar





Urfa

Bu sabah erken saatlerde Urfaya vardik. Saat 10:30 gibi Balikligöldeydik. Balikligöl gerçekten siradisi güzellikte bir yer. Izmirdeki kültürpark ayarinda ama elbette çok daha küçük. Tam manasiyla çölde bir vaha gibi...

Hemen dibinde kale var. Içinde çay bahçeleri, Hz Ibrahimin dogdugu magara ve 2 adet cami var. Kaleye önce üsenir gibi olduk ama Çiktigimiza degdi çünkü harika bir sehir manzarasi vardi. Panoromik fotograf kolleksiyonuma yenilerini ekledim.

Daha sonra gölü tepeden gören bir restoranda yöresel yemekler yedik. Finali de sillik denen bir tatliyla yaptik. Neyse bu sefer ortaya söyledik fazla yememek adina. :)))

Daha sonra Eyyüp peygamberin camisine gittik. Insanlar her yerden akin akin geliyorlar buraya. Açikçasi çok etkileyici gelmedi mekanlar. Ancak göl ve sonrasinda gezdigimiz sehir çok güzeldi. Gördügüm 3 il içinde en güzeli burasiydi diyebilirim rahatlikla. Belediye epey çalismis, yollar alsancakta oldugu gibi çiçek ve palmiyelerle ayrilmis. Temiz ve güzel bir sehir. En önemli artilarindan biri sehrin ovaya kurulmus olmasi. Mardin ve bursa gibi daga kurulmus sehirler haliyle düzayak olmuyor ve gezmesi daha zor oluyor.

Yeniden Mardin Merkez

Mardin Merkezde ikinci günümüzde altimizda bir araba vardi :) Seyhmusun arkadasi Erhan sagolsun rahat ettirdi bizi. Sabah kahvaltisini Seyhmusun ortaokul arkadasinin restoraninda yaptik ve yine hesap ödeyemedik :) Kahvaltidan sonra Urfa arabasina yer ayirttik.

Sehir turumuzda ilk durak Dara harabeleriydi. Araba olmadan gitme imkani olmayan bir yer burasi. Açikçasi ben tarihi kalintilardan oldum olasi çok etkilenmiyorum. Ancak kayalara oyulmus mezarlar ve Istanbul yerebatan sarnicinin minyatürü olan sarniç gittigimize degdi dedirtti. Yol boyunca gördügümüz manzara göz alabildigine uzanan, uçsuz bucaksiz mercimek tarlalariydi. Damla sulama sistemi etkisini gözstermis ve bölge yesermisti. Her restoranda kolaylikla bulunan ve kahvalti kültürünün önemli bir parçasi olan mercimek çorbasinin sirri buymus demek. Söylemeden edemeyecegim bizim alisik oldugumuz mercimek çorbasi lezzeti yok bu çorbalarda. Daha çok ezogelini andiran çok da lezzetli olmayan bir çorba.

Harabelerden dönüsümüzde saat 16:00 oldu ve kendimizi bir kebapçiya zor attik. Asagida resmi görülen saç tava yemegini yedik. Restorana özgü naneli ve salatalikli ayran enfesti. Yemek ise yedigim en güzel yemeklerden biriydi. Daha sonra telkari sanatinin güzel örneklerinin sergilendigi gümüsçülere ugradik ve alisveris isini hallettik.

Yavas yavas eve dönerken yagmur çiseliyordu. Bu kez Mardin'in yüzünü gece görme firsatimiz oldu. Mardin sehir isiklariyla açikçasi gece daha güzel görünüyor. Mezopotamya uçsuz bucaksiz bir denizi andiriyordu. Allahtan cep telefonumun panoromik çekim özelligini kesfettim de bu güzel manzarayi en iyi sekilde yakalama sansini elde ettim.

biz dolasirken Arda da bos durmuyor bizim gördüklerimizi ölümsüzlestiriyordu. Yarin gün erkenden baslayacak ve 19. il olarak Urfayi görecegim. Çok anlatilan balikli gölü ve sehrin peygamberler sehri olarak nitelenmesini saglayan çesitli yapilari merak ediyorum.

Son olarak Mardin hakkinda bir kaç tespitte bulunacagim:

Yollarin delik desikligi göz dolduruyor, Kuzey Irak bunun yaninda kaymak gibi yol kalir :) burada yasiyor olsam belediyeye epey saydirirdim.

Toz olayi ciddi bir sorun. Mutlaka çevrenin yesillendirilmesi lazim.

Dükkanlar iyice geç kapanip erken açiliyor. Pazar günü bizdeki gibi direk tatil günü degil etraf civil civil.

Halk son derece yardimsever. Uzun saçli arkadasimiz Can bile fazla garipsenmedi. Turist görmeye de alisiklar.

Somun ekmek yerine çok lezzetli pideler yeniyor.

Çok sayida internet kafe mevcut.

Her ilde oldugu gibi askeriye yine en kiyak yerleri kapmis :)

8 Mart 2010 Pazartesi

Panaromik

Mardin Merkez
Mardin Merkez
Manastır Teras
Manastır Giriş

Ardanın obbbjbektifine takılanlar

Diyarbakır Surlar
Mardin Merkez
Mardin Kızıltepe Ulu Cami
Mardin Merkez sokaklar
Mardin Merkez sokaklar

Mardin Merkez

Mardin merkeze çörbacıda yaptığımız güzel bir kahvaltının ardından vardık. Şeyhmusun minibüsçü arkadaşı sağolsun bizi şehir dışındaki Süryani Manastırına bıraktı. Ardından merkezde gümüşçü gezdik, Şeyhmusun arkadaşları ve akrabalarıyla muhabbet ettik, yemek yedik ve alışveriş yaptık. Arda sağolsun bol bol fotoğraf çektik.

Diyarbakırla kıyaslayınca Mardin daha az gelişmiş ama daha otantik diyebileceğim bir şehir. Ayrıca daha kozmopolit. Şehir ve imkanlar anlamında elbette Diyarbakır, ama gezmek görmek anlamında Mardin daha ilgi çekici bizim gibi şehirli insanlara.

Tamamını henüz gezemedik ama bugün gördüğümüz manastır ve genel şehir sokakları, çarşısı vs. güzel yerlerdi. Çarşamba günü müzesini ve diğer tarihi mekanları gezmeyi planlıyoruz. bir kez daha en iyi şekilde ağırlandık.

Yazılı olarak paylaşmak istemediğim fikirlerimi geldiğimde birebir aktarırım. Ancak bir çok şey anlatılandan farklı. Yaşayan insanlara pek çok konuda hak verdiğimi söyleyebilirim özetle. Tıpkı Amerikada olduğu gibi görmek ve bir süre yaşamak lazım buralarda.

Mardin'e Suriyeden epey kaçak mal geliyor. Türkiyenin yarı fiyatına çaylar, kahveler, elektronik eşyalar, vs. bilimum malzeme geliyor. Sebebi ülkemizin yüksek vergileri çoğu durumda. Halk da haliyle bunları tercih ediyor. Şimdi böyle deyince yerli malları satılmıyor veya az gibi bir durum çıkmasın ortaya. Çoğunluk yine yerli mallarında. Yine ilgimi çeken başka bir konu ise Panda Algida rekabetinin burada Panda yönünde bozulduğu (çok şükür ki) :)

Son bir nokta, insan farklı illeri görünce İzmir'in kıymetini anlıyor. Ama yine de İzmir koyunun olmadığı yerde Abdurrahman Çelebi bana göre :))) muazzam potansiyelini yıllarca CHPli belediyelere ve genel anlamda kötü yönetime heba etmiş bir şehir ne yazık ki... :(


7 Mart 2010 Pazar

Fotoğraflarla Diyarbakır


Aha valla billa gevrek!!!
Han

Bir Eyfel Kulesi Eksik

Atatürk: Buranın adı nedir?
Şehrin İleri Geleni: Diyarı-Bekir paşam
Atatürk: Burası Bekir'in diyarı olamaz, olsa olsa bakırın diyarı olur!

Ve şehir o günden sonra bakırın diyarı anlamına gelen Diyarbakır adını almış... Bugün Türkiye'de gördüğüm 18. il olan Diyarbakır'daydık. "Doğunun Paris'i" yakıştırması yapılan şehir gerçekten de beklentilerimin ötesinde gelişmiş bir şehir. O kadar ki, gözlerimi kapatıp "ofis" adlı semtine koysalar ve İstanbul'un herhangi bir semtinde olduğumu söyleseler kesinlikle inanırdım.

Elbette doğunun Paris'i abartılı bir ifade, ancak şehir kesinlikle gelişmiş ve modern bir şehir olmaya aday. Başı ve kıyafeti açık çok sayıda insan var. Tabi erkeklerin oranı kadınlara göre biraz daha fazla ama trafik düzenli, binalar ve yollar nispeten iyi durumda. Esas fotoğrafları Can'ın makina ile çektik ama ben kendi objektifimden de bir kaç kare ekledim bloğa.

Dikkat çeken güzel yerler şehir surları, han ve ofis semti oldu. Dikkatimi çeken bir diğer olay ise insanların çok yardımsever oluşlarıydı. Sanki batıya yöre insanının en istenmeyenleri gelmiş gibi. En azından batıya gelenlerle buradaki yerel halk kıyaslanırsa insanlık adına yerel halk kat kat ağır basıyor diyebilirim. Belki de çaresizlik ve para kazanma hırsı batıya gelenleri kötü etkilemiştir kim bilir? Ama bildiğim ve gördüğüm birb şey buradaki halkın yardımsever tipik anadolu insanı olduğu.

İzmir'de görüp de başka bir ilde göremediğim alışık olduğumuz türden "gevrek" görmek beni çok şaşırttı. Tadına bakamadım ama görüntü birebir aynı. Keşke Mardin'de de olsaydı...

Diyarbakır ve yöreye özgü ciğer şiş ve ünlü Levent Usta'dan künefe yedik. Gelen ikramlar da neredeyse yemekler kadar boldu :))) Eve dönünce 2 hafta sırf sebze yemek istiyorum var mı beni misafir edecek? :D

Dikkatimi çekenb bir diğer konu Mardin ve Diyarbakır arasında döşenen güzel duble yol oldu. Ulaşımı epey kolaylaştırmış. Elbette 20 yıl önce olması gereken bir şeyin yeni yapılmış olması üzücü. 1,5 saat sürdü yol. Gidiş geliş 3 saat derken Diyarbakırda sadece 3-4 saat kalabildik. Gördüğüme çok memnun oldum diyebilirim. Umuyorum Urfa ve Mardin merkez de aynı güzelliktedir. Zamanımız olsa daha göreceğimiz yerler vardı ama kısmet bir başka sefere.



Çeşitli fotolar

Şeyhmusların evde ayağımın tozuyla
Mardin Kızıltepe - Ulu Cami
Caminin içi

Mardine Varış

Mardinde ilk günü geride biraktik, ancak aslinda Kiziltepe demek daha dogru olur. Havaalanindan çikinca yol ikiye ayriliyor. Tabelalarda sag taraf Mardin'i gösterirken sol taraf bizim bulundugumuz yeri Kiziltepeyi gösteriyordu. Havaalani tipki Kayseri'de oldugu gibi küçük bir havaalani. Ancak is görüyor ve bölge insanina gerçekten harika bir hizmet. Alternatifin karayolu oldugu düsünülürse, Izmir'den 1.30 saatte buraya ulasmak gerçekten güzeldi.

Yolda Seyhmusdan bir kaç kelime Kürtçe ögrenmeye çalistik Canla. En azindan evet, hayir, nasilsin, iyiyim gibi kelimeleri kaptik. Mardin'in henüz gitmedigimiz merkezinde Arap, Kiziltepe'de ise Kürt nüfusu daha yogun. Kisacasi sehirde farkli irk ve dinden insanlar (Müslümanlar ve Süryaniler) bir arada yasiyor.

Seyhmusun ailesi bizi tipik anadolu insani misafirperverligi ile en güzel sek
ilde agirliyor. Geldigimizde öglen saatleriydi ve hemen ortaya "tava" tabir edilen ve asagida da resmi olan yöresel bir yemek geldi. Içinde türlü etler, domates, biber ve sogan bulunuan bir kebap türü. Yaninda da ev yapimi pide ve ayran vardi. Bu güzel ziyafetin ve sohbetin ardindan eve yürüme mesafesinde bulunan, Seyhmusun ablasinin güüzellik salonuna gittik. Sagolsunlar orada Canla bana bir oda tahsis etmisler. Zaten banyosu, mutfagi da olan ev tipi bir yer. Burada geceleri kalacagiz ve bize ait bir yer havasinda, o yüzden rahatimiz yerinde. :))

Mardin merkeze pazartesi ve sali gidecegiz. Pazar ise Diyarbakir'a geçecegiz. Kiziltepe hakkinda ilk izlenimlerim tipik bir Anadolu kasabasi veya sehri oldugu yönünde. Dikkat çeken nokta sokaklarin Kayserideki kadar olmasa da genis olmasi, sürekli süren insaatlarin da etkisiyle etrafin toz toprak olmasi, her köse basinda göze çarpan seyyar kebapçilar (bizdeki simitçiler veya midyeciler gibi)



5 Mart 2010 Cuma

Mardin'e 1 kala

Seyahatlerim sırasında blog tutmayı artık bir gelenek haline getiriyorum. Yarın 6 günlük Mardin gezisine başlıyorum. Türkiye'nin doğusunu ilk kez göreceğim. Fırsatımız olursa bir günlüğüne de Urfa'ya ve elki de Diyarbakır'a gideceğiz. Bu gezide yalnız değilim, yol arkadaşlarım kendisi de Mardinli olan Şeyhmus ve ortağım Can.

Bölgeye uyum sağlamak adına Şeyhmus kardeşimin tüm itirazlarına rağmen komple sakal bırakmaya başladım Salı gününden itibaren :))) Hala fotoğraf makinemin şarj cihazını bulamamanın üzüntüsünü yaşıyorum. En kötü cep telefonuyla fotoğraf çekeceğim. Hiç yoktan idare eder 8 MP kamerası var sonuçta. Gündüz çekimlerinde problem çıkmayacağını düşünüyorum.

Yolculuk yarın sabah 9:45'te havaalanında buluşmamızla başlıyor. Mardin'e öğlene doğru inmiş olacağız. O sırada hava 12-13 derece ve yağmurlu olacak gibi. Ancak ilerleyen günlerde havanın ısınması ve açması bekleniyor. İnşallah güzel bahar günleri yaşarız. Son bir hafta fazla et yemeyeyim nasılsa oralarda çok yerim diyordum ama beceremedim. Yine de etin tadının çok daha güzel olduğu söyleniyor. Bakalım deneyecek ve göreceğiz. :)

Bol bol fotoğraf çekeceğim ve gözlem yapacağım. Açıkçası kafamda beklentiler yaratmaktansa yaşayıp görmek ve deneyimlemek istiyorum. Deneyimlerimi burada paylaşacağım. Bloğu takip edecek herkese selamlar!!!